Onlar: "Ey Muhammed! Senin bizi davet ettigin seye karsi kalplerimiz kapalidir.
Kulaklarimizda da bir agirlik vardir. Seninle bizim aramizda anlasmamiza engel
bir de perde vardir. Sen istedigini yap, çünkü biz yapiyoruz" dediler.
Ey Muhammed! De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanim, ancak bana ilhinizin
bir tek ilh oldugu vahyediliyor. Artik hep O'na yönelin ve O'ndan bagislanma
dileyin. Vay O'na ortak kosanlarin haline!
O, yerin üstünde sabit daglar yaratti. Orada bereketler meydana getirdi. Orada
arastirip soranlar için riziklari tam dört günde belli bir seviyede takdir edip,
düzene koydu.
Sonra duman halinde bulunan göge yöneldi. Ona ve yerküreye: "Isteyerek veya
istemeyerek buyruguma gelin." dedi. Her ikisi de: "Isteyerek geldik" dediler.
Böylece Allah onlari iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göge kendi
isini bildirdi. Biz en yakin gögü kandillerle süsledik ve koruduk. Iste bu çok
güçlü ve her seyi bilen Allah'in takdiridir.
Onlara Allah'tan baskasina kulluk etmeyin diye önlerinden ve arkalarindan
peygamberler geldigi zaman: "Eger Rabbimiz dileseydi mutlaka melekler indirirdi.
Biz sizin teblig için gönderildiginiz seylere inanmayiz." dediler.
d kavmine gelince onlar yeryüzünde büyüklük tasladilar ve: "Bizden daha
kuvvetli kim vardir?" dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'in kendilerinden
daha kuvvetli oldugunu görmediler mi? Onlar bizim yetlerimizi bile bile inkr
ediyorlardi.
Bu yüzden biz de onlara dünya hayatinda rezillik azabini tattirmak için o
ugursuz günlerde dondurucu bir kasirga gönderdik. Ahiret azabi ise elbette daha
çok rezil edicidir. Onlara yardim da edilmeyecektir.
Semûd kavmine gelince, biz onlara dogru yolu gösterdik. Fakat onlar körlügü
dogru yola tercih ettiler. Bunun üzerine kazandiklari kötülük yüzünden alçaltici
azabin yildirimi onlari çarpiverdi.
Onlar derilerine: "Niçin aleyhimize sahitlik ettiniz?" derler. Derileri de:
"Bizi her seyi konusturan Allah konusturdu, sizi ilk defa yaratan O'dur ve siz
yine O'na döndürülüyorsunuz" derler.
Biz onlara birtakim arkadaslar musallat ettik de onlar kendilerine önlerinde ve
arkalarinda ne varsa hepsini güzel gösterdiler. Böylece kendilerinden önce
gelip, geçmis olan cin ve insan topluluklari hakkindaki, azab sözü onlar için de
hak oldu. Dogrusu onlarin hepsi de kendilerine yazik etmislerdir.
Iste Allah'in düsmanlarinin cezasi atestir. yetlerimizi bile bile inkr
etmelerinin cezasi olarak, onlar için orada ebedî olarak kalacaklari cehennem
yurdu vardir.
Inkr edenler: "Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi dogru yoldan
saptiranlari bize göster de onlari ayaklarimizin altina alalim, böylece
cehennemin en altinda kalanlardan olsunlar." diyeceklerdir.
"Rabbimiz Allah'tir" deyip, sonra da dogrulukta devam edenlere gelince, onlarin
üzerine melekler iner ve derler ki: "Korkmayin, üzülmeyin, size vaad edilen
cennetle sevinin."
Hem iyilik de bir degildir, kötülük de. Kötülügü en güzel bir sekilde sav. O
zaman seninle kendi arasinda bir düsmanlik olan kisinin, sanki samimi bir dost
gibi oldugunu görürsün.
Gece ile gündüz ve günes ile ay Allah'in kudretinin delillerindendir. Günese ve
aya secde etmeyin. Eger sadece Allah'a kulluk yapmak istiyorsaniz, onlari
yaratan Allah'a secde edin.
Senin yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de Allah'in kudretinin
delillerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdigimiz zaman titresir ve kabarir.
Süphesiz ki ona hayat veren Allah mutlaka ölüleri de diriltir. Dogrusu O'nun her
seye gücü yeter.
yetlerimiz hakkinda dogruluktan ayrilip inkra sapanlar bize gizli kalmazlar. O
halde atese atilacak olan mi daha hayirlidir, yoksa kiyamet günü güven içinde
gelecek olan mi? Istediginizi yapin. Süphesiz ki Allah, yaptiginiz seyleri
hakkiyla görür.
Ey Muhammed! Sana senden önceki peygamberlere söylenenden baska bir sey
söylenmiyor. Süphesiz ki senin Rabbin hem magfiret sahibidir hem de aci verecek
bir azap sahibidir.
Eger biz onu yabanci dilden bir Kur'n yapsaydik onlar mutlaka: "Bu kitabin
yetleri genisçe açiklanmali degil miydi? Arap bir peygambere yabanci dil, öyle
mi?" derlerdi. Sen de ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve sifadir." Iman
etmeyenlerin kulaklarinda ise bir agirlik vardir. Kur'n onlara göre bir
körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çagriliyorlar (da duymuyorlar).
Andolsun ki biz Musa'ya Tevrat'i vermistik de onda ihtilafa düsmüslerdi. Eger
Rabbin tarafindan azabin ertelenmesine dair bir söz geçmeseydi mutlaka
aralarinda hüküm verilirdi. Gerçekten onlar Kur'n hakkinda bir süphe ve
tereddüt içindedirler.
Kiyamet zamanini bilmek ancak Allah'a havale edilir. Onun bilgisi disinda hiçbir
meyve kabugundan çikmaz, hiçbir disi gebe kalmaz ve dogurmaz. Allah onlara:
"Bana kostugunuz ortaklarim nerede?" diye seslendigi gün, onlar: "Senin ortagin
olduguna dair bizden hiçbir sahit olmadigini sana arz ederiz." derler.
Andolsun ki kendisine dokunan bir zarardan sonra, biz ona tarafimizdan bir
rahmet tattirsak, O: "Bu benim hakkimdir, kiyametin kopacagini da sanmiyorum,
Rabbime döndürülmüs olsam bile mutlaka O'nun yaninda benim için daha güzel
seyler vardir" der. Biz o inkr edenlere yaptiklari seyleri mutlaka haber
verecegiz ve onlara agir bir azap tattiracagiz.
Ey Muhammed! De ki: "Ne dersiniz? O Kur'n Allah tarafindan gelmis olup da sonra
siz onu inkr etmisseniz, o takdirde Hak'tan uzak bir ayriliga düsenden daha
sapik kim olabilir?"
Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi nefislerinde delillerimizi gösterecegiz
ki, Kur'n'in hak oldugu kendilerine açikça belli olsun. Senin Rabbinin her seye
sahit olmasi kafi degil mi?