First Ayah 1 الأية الأوليبِسْم ِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Ayah 26:2 الأية
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
Turkish
Bunlar sana apaçik kitabin yetleridir.
|
Ayah 26:3 الأية
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
Turkish
(Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kiyacaksin!
|
Ayah 26:4 الأية
إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ
لَهَا خَاضِعِينَ
Turkish
Biz dilersek onlarin üzerlerine gökten bir yet (mucize) indiririz de, ona
boyunlari egilekalir.
|
Ayah 26:5 الأية
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ
مُعْرِضِينَ
Turkish
Bununla beraber kendilerine O Rahmn'dan yeni bir ögüt gelmeyedursun, ille ondan
yüz çevirirler.
|
Ayah 26:6 الأية
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Turkish
Üstelik (ona) "yalandir" dediler; fakat onlara alay edip durduklari seyin
haberleri yakinda gelecektir.
|
Ayah 26:7 الأية
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Turkish
Yeryüzüne bir bakmadilar mi? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler
yetistirmisiz.
|
Ayah 26:8 الأية
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Turkish
Süphesiz ki bunda mutlak bir yet (nisane) vardir; ama onlarin çogu iman
etmezler.
|
Ayah 26:9 الأية
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Turkish
Ve süphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir.
|
Ayah 26:10 الأية
وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Turkish
Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi.
|
Ayah 26:11 الأية
قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
Turkish
"Firavun kavmine, hl sakinmayacaklar mi?"
|
Ayah 26:12 الأية
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Turkish
(Musa) söyle seslendi: "Ya Rab! Dogrusu ben korkarim ki beni yalanci sayarlar."
|
Ayah 26:13 الأية
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ
Turkish
"Ve gögsüm daralir, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver."
|
Ayah 26:14 الأية
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
Turkish
"Hem onlarin bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayi korkarim ki, hemen
beni öldürürler."
|
Ayah 26:15 الأية
قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ
Turkish
(Allah): "Hayir hayir" buyurdu, "haydi ikiniz yetlerimizle (mucizelerimizle)
gidin. Süphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onlari) isitiyoruz."
|
Ayah 26:16 الأية
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Turkish
"Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: Inan biz, lemlerin Rabbinin elçisiyiz.
|
Ayah 26:17 الأية
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Turkish
Israil ogullarini bizimle beraber gönder."
|
Ayah 26:18 الأية
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
Turkish
", dedi, biz seni çocukken himayemize alip büyütmedik mi? Hayatinin bir çok
yillarini aramizda geçirmedin mi?"
|
Ayah 26:19 الأية
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
Turkish
"Sonunda o yaptigin (kötü) isi de yaptin. Sen nankörün birisin!"
|
Ayah 26:20 الأية
قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
Turkish
Musa, "Ben, dedi, o isi o anda yaptim ki saskinlardandim."
|
Ayah 26:21 الأية
فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي
مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Turkish
"Sizden korkunca da hemen aranizdan kaçtim. Sonra Rabbim bana hikmet bahsetti ve
beni peygamberlerden kildi."
|
Ayah 26:22 الأية
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ
Turkish
"O basima kaktigin nimet de (aslinda) Israil ogullarini kendine köle edinmis
olmandir. "
|
Ayah 26:23 الأية
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
Turkish
Firavun söyle dedi: "lemlerin Rabbi dedigin nedir ki?"
|
Ayah 26:24 الأية
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Turkish
Musa cevap olarak: "Eger isin gerçegini düsünüp anlayan kisiler olsaniz (itiraf
edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunan her seyin Rabbi'dir."
|
Ayah 26:25 الأية
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
Turkish
(Firavun) etrafinda bulunanlara: "Isitmiyor musunuz?" dedi.
|
Ayah 26:26 الأية
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
Turkish
Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarinizin da Rabbidir."
|
Ayah 26:27 الأية
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
Turkish
(Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.
|
Ayah 26:28 الأية
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِن كُنتُمْ
تَعْقِلُونَ
Turkish
Musa devamla söyle söyledi: "Sayet aklinizi kullansaniz (anlarsiniz ki), O,
dogunun, batinin ve ikisinin arasinda bulunanlarin Rabbidir."
|
Ayah 26:29 الأية
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
Turkish
Firavun: "Benden baskasini ilh tutarsan, andolsun ki seni zindana
kapatilmislardan ederim" dedi.
|
Ayah 26:30 الأية
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُّبِينٍ
Turkish
Musa sordu: "Sana apaçik bir sey getirmis olsam da mi?"
|
Ayah 26:31 الأية
قَالَ فَأْتِ بِهِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Turkish
Firavun: "Haydi getir onu bakayim, dogrulardan isen" dedi.
|
Ayah 26:32 الأية
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ
Turkish
Bunun üzerine Musa assini birakiverdi; apaçik bir ejderha oluverdi.
|
Ayah 26:33 الأية
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
Turkish
Elini de (koynundan) çekti çikardi; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir
sey) oluverdi.
|
Ayah 26:34 الأية
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
Turkish
Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir
sihirbaz!"
|
Ayah 26:35 الأية
يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
Turkish
"Sizi sihriyle yurdunuzdan çikarmak istiyor. Simdi ne buyurursunuz?"
|
Ayah 26:36 الأية
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Turkish
Dediler ki: "Bunu ve kardesini egle, sehirlere de toplayicilar gönder."
|
Ayah 26:37 الأية
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
Turkish
"Bütün bilgiç sihirbazlari sana getirsinler."
|
Ayah 26:38 الأية
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Turkish
Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
|
Ayah 26:39 الأية
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
Turkish
Halka, "Siz de toplaniyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi.
|
Ayah 26:40 الأية
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
Turkish
"Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyariz" dediler.
|
Ayah 26:41 الأية
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن
كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
Turkish
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Sayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir
ücret vardir, degil mi?" dediler.
|
Ayah 26:42 الأية
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Turkish
Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç süphe etmeyin, gözde kimselerden
olacaksiniz" dedi.
|
Ayah 26:43 الأية
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ
Turkish
Musa onlara "Atin, ne atacaksaniz" dedi.
|
Ayah 26:44 الأية
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا
لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Turkish
Bunun üzerine iplerini ve degneklerini attilar ve "Firavun'un kudreti hakki için
süphesiz elbette bizler galip gelecegiz" dediler.
|
Ayah 26:45 الأية
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Turkish
Ardindan Musa assini atti; bir de ne görsünler, onlarin uydurduklarini yutuyor!
|
Ayah 26:46 الأية
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Turkish
Sihirbazlar derhal secdeye kapandilar.
|
Ayah 26:47 الأية
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Turkish
"Iman ettik, dediler, lemlerin Rabbine "
|
Ayah 26:48 الأية
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
Turkish
"Musa ve Harun'un Rabbine!"
|
Ayah 26:49 الأية
قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي
عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ
وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
Turkish
Firavun (kizginlik içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz
ha! Anlasildi ki o size sihri ögreten büyügünüzmüs! Ama simdi bileceksiniz:
Andolsun, ellerinizi ve ayaklarinizi çaprazlama ke stirecegim, hepinizi çarmiha
gerdirecegim!"
|
Ayah 26:50 الأية
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
Turkish
"Zarari yok dediler nasil olsa biz Rabbimize dönecegiz."
|
Ayah 26:51 الأية
إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ
الْمُؤْمِنِينَ
Turkish
"Herhalde biz müminlerin evveli oldugumuzdan dolayi, Rabbimizin bize magfiret
buyuracagini ümit ederiz"
|
Ayah 26:52 الأية
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Turkish
Biz, Musa'ya: "Kullarimi geceleyin yola çikar, çünkü takip edileceksiniz" diye
vahyettik.
|
Ayah 26:53 الأية
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Turkish
Firavun da sehirlere (asker) toplayicilar gönderdi:
|
Ayah 26:54 الأية
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
Turkish
"Esasen bunlar, sayilari azar azar, bölük pörçük bir cemaattir."
|
Ayah 26:55 الأية
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
Turkish
"(Böyle iken) hakkimizda çok gayz (öfke) besliyorlar. "
|
Ayah 26:56 الأية
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
Turkish
"Biz ise, elbette uyanik (ve tekvücut) bir cemaatiz." (diyor ve dedirtiyordu.)
|
Ayah 26:57 الأية
فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Turkish
Ama (sonunda) biz, onlari (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pinarlardan,
|
Ayah 26:58 الأية
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Turkish
Hazinelerden ve serefli makamlardan çikardik.
|
Ayah 26:59 الأية
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Turkish
Ve onlara Israil ogullarini mirasçi yaptik.
|
Ayah 26:60 الأية
فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ
Turkish
Derken (Firavun ve adamlari) günes dogmustu ki, onlarin ardina düstüler.
|
Ayah 26:61 الأية
فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
Turkish
Iki topluluk birbirini görünce, Musa'nin adamlari "Eyvah, yakalandik! dediler.
|
Ayah 26:62 الأية
قَالَ كَلَّا ۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
Turkish
Musa: "Hayir, asl! dedi, Rabbim süphesiz benimledir, bana yolunu
gösterecektir."
|
Ayah 26:63 الأية
فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانفَلَقَ
فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
Turkish
Bunun üzerine Musa'ya "Vur asn ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak
etti, her bölük koca bir dag gibi oluverdi,
|
Ayah 26:64 الأية
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ
Turkish
Ötekilerini de buraya yanastirivermistik.
|
Ayah 26:65 الأية
وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُ أَجْمَعِينَ
Turkish
Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardik,
|
Ayah 26:66 الأية
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
Turkish
Sonra da ötekileri suda bogduk.
|
Ayah 26:67 الأية
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Turkish
Süphesiz bunda bir yet (ibret) vardir; ama çoklari iman etmis degillerdir.
|
Ayah 26:68 الأية
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Turkish
Ve süphesiz, iste o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
|
Ayah 26:69 الأية
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
Turkish
(Resulüm!) onlara Ibrahim'in kissasini da naklet.
|
Ayah 26:70 الأية
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
Turkish
Hani o, babasina ve kavmine, "Neye tapiyorsunuz?" demisti.
|
Ayah 26:71 الأية
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
Turkish
"Birtakim putlara tapariz da onlar sayesinde toplaniriz" dediler.
|
Ayah 26:72 الأية
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Turkish
Ibrahim "Peki, dedi, yalvardiginizda onlar sizi isitiyorlar mi?"
|
Ayah 26:73 الأية
أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
Turkish
"Veya size fayda veya zararlari olur mu?"
|
Ayah 26:74 الأية
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Turkish
"Yok, dediler, ama biz babalarimizi böyle yapar bulduk."
|
Ayah 26:75 الأية
قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
Turkish
(75-76) Ibrahim dedi ki: "Iyi ama, ister sizin, ister önceki atalarinizin olsun,
neye taptiginizi (biraz olsun) düsündünüz mü?"
|
Ayah 26:76 الأية
أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
Turkish
(75-76) Ibrahim dedi ki: "Iyi ama, ister sizin, ister önceki atalarinizin olsun,
neye taptiginizi (biraz olsun) düsündünüz mü?"
|
Ayah 26:77 الأية
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
Turkish
"Hep onlar benim düsmanimdir; ancak lemlerin Rabbi (benim dostumdur)"
|
Ayah 26:78 الأية
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
Turkish
"O ki, beni yaratan ve bana dogru yolu gösterendir,"
|
Ayah 26:79 الأية
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
Turkish
"Beni yediren, içirendir,"
|
Ayah 26:80 الأية
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Turkish
"Hastalandigim zaman bana O, sif verir."
|
Ayah 26:81 الأية
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
Turkish
"O ki, benim canimi alacak, sonra diriltecektir. "
|
Ayah 26:82 الأية
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
Turkish
"Ve hesap günü, hatami bagislayacagini umdugumdur."
|
Ayah 26:83 الأية
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Turkish
"Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat."
|
Ayah 26:84 الأية
وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
Turkish
"Sonra gelecekler içinde beni dogrulukla anilanlardan eyle!"
|
Ayah 26:85 الأية
وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
Turkish
"Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!"
|
Ayah 26:86 الأية
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
Turkish
"Babami da bagisla, çünkü o yanlis gidenlerdendir. "
|
Ayah 26:87 الأية
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
Turkish
"(Insanlarin) diriltilecekleri gün, beni mahcub etme."
|
Ayah 26:88 الأية
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
Turkish
"O gün ki ne mal fayda verir ne ogullar!"
|
Ayah 26:89 الأية
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Turkish
"Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtulusa erer)."
|
Ayah 26:90 الأية
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
Turkish
(O gün) Cennet müttakilere yaklastirilmistir.
|
Ayah 26:91 الأية
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
Turkish
Azginlar için de cehennem hortlatilmistir.
|
Ayah 26:92 الأية
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
Turkish
(92-93) Onlara, "Allah'i birakip da taptiklariniz, hani nerede? Size yardim
edebiliyorlar mi veya kendilerini kurtarabiliyorlar mi?" denilir.
|
Ayah 26:93 الأية
مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ
Turkish
(92-93) Onlara, "Allah'i birakip da taptiklariniz, hani nerede? Size yardim
edebiliyorlar mi veya kendilerini kurtarabiliyorlar mi?" denilir.
|
Ayah 26:94 الأية
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
Turkish
Ve arkasindan hep onlar (putlar ve azginlar) o cehennemin içine
firlatilmaktadirlar.
|
Ayah 26:95 الأية
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
Turkish
(95-96) Ve bütün o Iblis ordulari onun içinde birbirleriyle çekisirlerken
dediler ki:
|
Ayah 26:96 الأية
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Turkish
(95-96) Ve bütün o Iblis ordulari onun içinde birbirleriyle çekisirlerken
dediler ki:
|
Ayah 26:97 الأية
تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Turkish
"Vallahi biz, gerçekten apaçik bir sapiklik içindeymisiz."
|
Ayah 26:98 الأية
إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Turkish
"Çünkü biz sizi, lemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk."
|
Ayah 26:99 الأية
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
Turkish
"Ve bizi hep o günahkarlar saptirdi."
|
Ayah 26:100 الأية
فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ
Turkish
"Bak bizim için ne sefaatçiler var,"
|
Ayah 26:101 الأية
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Turkish
"Ne de yakin bir dost."
|
Ayah 26:102 الأية
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Turkish
"Ah keske (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik."
|
Ayah 26:103 الأية
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Turkish
Süphesiz bunda bir yet (alinacak bir ders) vardir; oysa çoklari iman etmis
degillerdir.
|
Ayah 26:104 الأية
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Turkish
Ve süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
|
Ayah 26:105 الأية
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
Turkish
Nuh kavmi de peygamberleri yalancilikla itham etti.
|
Ayah 26:106 الأية
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Turkish
Hani kardesleri Nuh onlara söyle demisti: "Siz Allah'tan korkmaz misiniz?"
|
Ayah 26:107 الأية
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Turkish
"Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmis güvenilir bir Peygamberim.
|
Ayah 26:108 الأية
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Turkish
"Gelin artik, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
|
Ayah 26:109 الأية
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ
الْعَالَمِينَ
Turkish
"Buna karsilik ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatimi verecek
olan ancak, lemlerin Rabbidir."
|
Ayah 26:110 الأية
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Turkish
"Gelin, artik, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
|
Ayah 26:111 الأية
قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
Turkish
", dediler, senin ardina hep düsük kimseler düsmüsken, biz sana hiç inanir
miyiz?"
|
Ayah 26:112 الأية
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Turkish
Nuh dedi ki: "Onlarin yaptiklari hakkinda bir bilgim yoktur."
|
Ayah 26:113 الأية
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
Turkish
"Onlarin hesabi ancak Rabbime aittir. Düsünsenize!"
|
Ayah 26:114 الأية
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
Turkish
"Hem ben iman edenleri kovmaya memur degilim."
|
Ayah 26:115 الأية
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Turkish
"Ben ancak apaçik bir uyariciyim."
|
Ayah 26:116 الأية
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
Turkish
Dediler ki: "Ey Nuh! Eger vazgeçmezsen, iyi bil ki, tasa tutulanlardan
olacaksin!"
|
Ayah 26:117 الأية
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
Turkish
Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancilikla itham etti."
|
|