Inkr edenler: "Bize o kiyamet saati gelmez." dediler. De ki: "Hayir, öyle
degil, gaybi bilen Rabbim hakki için kiyamet size mutlaka gelecektir. O'nun
ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir sey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha
büyük ne varsa, hepsi muhakkak açik bir kitaptadir."
Kendilerine ilim verilmis olanlar görüyorlar ki, Rabbinden sana indirilen
Kur'n, hakkin kendisidir. O, gücüne nihayet olmayan, her hamde lyik bulunan
Allah'in yolunu gösteriyor.
Böyle iken inkr edenler söyle dediler: "Siz öldükten sonra, didik didik
parçalandiginiz vakit, yeniden bir yaratilis içinde bulunacaksiniz diye, size
birtakim haberler veren kisiyi gösterelim mi?"
O, bir yalani Allah'a iftira mi etti, yoksa kendisinde bir delilik mi var?"
Hayir, dogrusu hirete inanmayanlar, derin bir sapiklikla azab içindedirler.
Ya gökten ve yerden önlerindekine ve arkalarindakine bir bakmazlar mi? Dilesek
kendilerini yere geçiriveririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düsürüveririz.
Süphesiz bunda Allah'a yönelen (hakka gönül veren) her kul için bir ibret
vardir.
Andolsun ki, biz Davud'a tarafimizdan bir fazilet verdik. "Ey daglar! Onunla
beraber tesbih edin." dedik ve bunu kuslara da (emrettik) ve ona demiri
yumusattik.
Süleyman'in emrine de rüzgari verdik. Sabah gidisi bir aylik, aksam dönüsü bir
aylik yol idi. Erimis bakir menbaini da ona sel gibi akittik. Hem Rabbi'nin
izniyle elinin altinda cinlerden de çalisan vardi. Onlardan da kim emrimizden
disari çikarsa ona ates azabindan tattirirdik.
Onlar, ona mihrablar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sbit
kazanlardan her ne isterse yaparlardi. Çalisin ey Davud hanedani, sükür için
çalisin. Ama kullarim içinde sükreden azdir.
Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadi.
Yalniz bir güve böcegi yere dayandigi assini yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere
yikilinca ortaya çikti ki, cinler eger gaybi bilir olsalar o zilletli azab
içinde bekleyip durmazlardi.
Andolsun ki Sebe' kavmi için oturduklari yerde bir ibret vardi: Sag ve soldan
iki bahçe! (onlara): "Rabbinizin rizkindan yiyin de O'na sükredin, ne güzel bir
belde ve çok bagislayici bir Rab!" (denildi).
Fakat onlar (sükürden yüz çevirdiler) bakmadilar. Biz de üzerlerine Arim selini
saliverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemisli, ilginlik ve içinde biraz
da sidir agaci bulunan iki harap bahçeye çevirdik.
Biz onlarla o bereket verdigimiz memleketler arasinda, sirt sirta sehirler
meydana getirmistik. Ve onlar da muntazam gidis gelis düzenledik. (Onlara):
Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün (dedik).
Buna karsi onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasini uzaklastir" dediler ve
nefislerine zulmettiler. Biz de onlari efsanelere çevirdik ve tamamen didik
didik dagittik. Süphesiz ki bunda çok sükredecek her sabirli için elbette
ibretler vardir.
Halbuki Iblis'in onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu. Fakat biz ahirete
imani olani belli edecek, ondan süphe içinde bulunandan ayirt edecektik. Öyle ya
Rabb'in her seyi gözetleyendir.
De ki: "Allah'i birakip da tanri saydiginiz putlariniza istediginiz kadar
yalvarin. Onlarin ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez. Onlarin,
bunlarda bir ortakligi da yok. Allah'in da onlardan bir yardimcisi yoktur."
Allah'in huzurunda sefaat da fayda vermez. Ancak izin verdigi kimseninki
müstesna. Nihayet kalblerinden dehset giderildigi zaman "Rabbiniz ne buyurdu?"
derler. (Sefaat sahipleri de): "Hakki söyledi" derler. O, her seyden yüksek ve
büyüktür.
De ki: "Size göklerden ve yerden rizik veren kimdir?" Yine de ki: "Allah'tir,
herhalde ya biz, ya da siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açik bir sapiklik
içindeyiz."
Kfirler: "Biz ne bu Kur'n'a inaniriz, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat
o zalimler yakalanip Rablerinin huzuruna durdurulduklari zaman, birbirlerine söz
atarken bir görsen! Bir taraftan zayif düsürülenler, o büyüklük taslayanlara:
"Siz olmasaydiniz biz mutlaka mümin olurduk" derler.
Diger taraftan büyüklük taslayanlar, zayif düsürülenlere: "Size hidayet
geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayir, siz kendiniz suçluydunuz."
derler.
O zayif düsürülenler de o büyüklük taslayanlara: "Hayir, (isiniz) gece, gündüz
hilekrlikti. Çünkü siz bize Allah'i inkr etmemizi ve O'na es kosmamizi
emrediyordunuz." derler. Bunlar azabi gördükleri zaman içlerinden pismanlik
getirmektedirler. Biz de o kfirlerin boyunlarina demir halkalar geçirmisizdir.
Onlar sadece yaptiklarinin cezasini çekiyorlardir.
Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarici gönderdikse,
mutlaka oranin refah ile simartilmis olanlari: "Biz sizin gönderildiginiz
seyleri tanimayiz." dediler.
Halbuki sizi huzurumuza yaklastiracak olan, mallariniz ve evlatlariniz degildir.
Ancak iman edip de salih amel isleyenlere gelince, iste onlarin amellerine karsi
kendilerine kat kat mükafat vardir. Onlar cennet kösklerinde emniyet
içindedirler.
De ki: "Gerçekten Rabbim kullarindan diledigi kimseye rizki hem genisletir, hem
daraltir. Her neyi hayra harcarsaniz O, onun yerine baskasini verir. Hem O,
rizik verenlerin en hayirlisidir."
Iste o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz. Ve
biz o zulmedenlere: "Tadin bakalim o yalan deyip durdugunuz atesin azabini!"
deriz.
Karsilarinda açik deliller halinde yetlerimiz okundugu zaman o zalimler: "Bu,
baska degil, sirf sizi atalarinizin taptigi tanrilardan men etmek isteyen bir
adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'n), baska bir sey degil, sirf uydurulmus bir
iftira" dediler. O kfirler, hak kendilerine geldigi zaman: "Bu apaçik bir
sihirden baska bir sey degil." dediler.
Onlardan öncekiler de yalanlamislardi. Hem bunlar, onlara verdiklerimizin onda
birine eremediler. Peygamberlerimi yalanladilar, ama beni inkr edisin sonu
nasil oldu?
De ki: "Size sadece bir tek nasihat edecegim. Söyle ki: Allah için ikiser, üçer
ve teker teker kalkarsiniz, sonra da iyi düsünürsünüz." Arkadasinizda
(peygamberde) delilikten eser yoktur. O, yalniz siddetli bir azabin önünde, sizi
sakindiracak bir peygamberdir.
De ki: "Eger ben yanilirsam, yalniz kendi adima yanilirim. Ve eger hidayeti
bulmussam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakindir,
isitir, isittirir."
Artik kendileriyle arzularinin arasina set çekilmistir. Tipki bundan önce
benzerlerine yapildigi gibi. Çünkü hepsi iskilli bir süphe içinde bulunuyorlardi