First Ayah 1 الأية الأوليبِسْم ِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَهُ
الْحَمْدُ فِي الْآخِرَةِ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
Turkish
Hamd, o Allah'indir ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O'nundur. Ahirette de
hamd O'nundur. O hüküm ve himet sahibidir, herseyden haberdardir.
|
Ayah 34:2 الأية
يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ
السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۚ وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ
Turkish
Yere ne giriyor ve ondan ne çikiyor, gökten ne iniyor ve ona ne çikiyorsa
(Allah) hepsini bilir. O çok merhamet edicidir. Çok bagislayicidir.
|
Ayah 34:3 الأية
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَأْتِينَا السَّاعَةُ ۖ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي
لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ ۖ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي
السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَلَا أَصْغَرُ مِن ذَٰلِكَ وَلَا أَكْبَرُ
إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Turkish
Inkr edenler: "Bize o kiyamet saati gelmez." dediler. De ki: "Hayir, öyle
degil, gaybi bilen Rabbim hakki için kiyamet size mutlaka gelecektir. O'nun
ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir sey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha
büyük ne varsa, hepsi muhakkak açik bir kitaptadir."
|
Ayah 34:4 الأية
لِّيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُم
مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Turkish
Çünkü Allah iman edip iyi ameller isleyenlere mükafat verecektir. Iste onlar
için bir magfiret ve cömertçe verilmis bol rizik vardir.
|
Ayah 34:5 الأية
وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مِّن
رِّجْزٍ أَلِيمٌ
Turkish
yetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisanlara gelince, onlar için de pek kötü
ve elem verici bir azab vardir.
|
Ayah 34:6 الأية
وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ
الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Turkish
Kendilerine ilim verilmis olanlar görüyorlar ki, Rabbinden sana indirilen
Kur'n, hakkin kendisidir. O, gücüne nihayet olmayan, her hamde lyik bulunan
Allah'in yolunu gösteriyor.
|
Ayah 34:7 الأية
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا
مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمْ لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ
Turkish
Böyle iken inkr edenler söyle dediler: "Siz öldükten sonra, didik didik
parçalandiginiz vakit, yeniden bir yaratilis içinde bulunacaksiniz diye, size
birtakim haberler veren kisiyi gösterelim mi?"
|
Ayah 34:8 الأية
أَفْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَم بِهِ جِنَّةٌ ۗ بَلِ الَّذِينَ لَا
يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ فِي الْعَذَابِ وَالضَّلَالِ الْبَعِيدِ
Turkish
O, bir yalani Allah'a iftira mi etti, yoksa kendisinde bir delilik mi var?"
Hayir, dogrusu hirete inanmayanlar, derin bir sapiklikla azab içindedirler.
|
Ayah 34:9 الأية
أَفَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ السَّمَاءِ
وَالْأَرْضِ ۚ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ
كِسَفًا مِّنَ السَّمَاءِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ
Turkish
Ya gökten ve yerden önlerindekine ve arkalarindakine bir bakmazlar mi? Dilesek
kendilerini yere geçiriveririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düsürüveririz.
Süphesiz bunda Allah'a yönelen (hakka gönül veren) her kul için bir ibret
vardir.
|
Ayah 34:10 الأية
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا ۖ يَا جِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُ
وَالطَّيْرَ ۖ وَأَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ
Turkish
Andolsun ki, biz Davud'a tarafimizdan bir fazilet verdik. "Ey daglar! Onunla
beraber tesbih edin." dedik ve bunu kuslara da (emrettik) ve ona demiri
yumusattik.
|
Ayah 34:11 الأية
أَنِ اعْمَلْ سَابِغَاتٍ وَقَدِّرْ فِي السَّرْدِ ۖ وَاعْمَلُوا صَالِحًا ۖ إِنِّي
بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Turkish
Bol bol zirhlar yap ve biçimlemede ölçüyü gözet dedik. Siz de iyi isler yapin,
çünkü ben her yapacaginizi gözetiyorum.
|
Ayah 34:12 الأية
وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ ۖ وَأَسَلْنَا
لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِ ۖ وَمِنَ الْجِنِّ مَن يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِإِذْنِ
رَبِّهِ ۖ وَمَن يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ أَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّعِيرِ
Turkish
Süleyman'in emrine de rüzgari verdik. Sabah gidisi bir aylik, aksam dönüsü bir
aylik yol idi. Erimis bakir menbaini da ona sel gibi akittik. Hem Rabbi'nin
izniyle elinin altinda cinlerden de çalisan vardi. Onlardan da kim emrimizden
disari çikarsa ona ates azabindan tattirirdik.
|
Ayah 34:13 الأية
يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَاءُ مِن مَّحَارِيبَ وَتَمَاثِيلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ
وَقُدُورٍ رَّاسِيَاتٍ ۚ اعْمَلُوا آلَ دَاوُودَ شُكْرًا ۚ وَقَلِيلٌ مِّنْ
عِبَادِيَ الشَّكُورُ
Turkish
Onlar, ona mihrablar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sbit
kazanlardan her ne isterse yaparlardi. Çalisin ey Davud hanedani, sükür için
çalisin. Ama kullarim içinde sükreden azdir.
|
Ayah 34:14 الأية
فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَىٰ مَوْتِهِ إِلَّا
دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ ۖ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ
أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ
Turkish
Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadi.
Yalniz bir güve böcegi yere dayandigi assini yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere
yikilinca ortaya çikti ki, cinler eger gaybi bilir olsalar o zilletli azab
içinde bekleyip durmazlardi.
|
Ayah 34:15 الأية
لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ ۖ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍ وَشِمَالٍ
ۖ كُلُوا مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ ۚ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ
غَفُورٌ
Turkish
Andolsun ki Sebe' kavmi için oturduklari yerde bir ibret vardi: Sag ve soldan
iki bahçe! (onlara): "Rabbinizin rizkindan yiyin de O'na sükredin, ne güzel bir
belde ve çok bagislayici bir Rab!" (denildi).
|
Ayah 34:16 الأية
فَأَعْرَضُوا فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُم
بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ أُكُلٍ خَمْطٍ وَأَثْلٍ وَشَيْءٍ مِّن
سِدْرٍ قَلِيلٍ
Turkish
Fakat onlar (sükürden yüz çevirdiler) bakmadilar. Biz de üzerlerine Arim selini
saliverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemisli, ilginlik ve içinde biraz
da sidir agaci bulunan iki harap bahçeye çevirdik.
|
Ayah 34:17 الأية
ذَٰلِكَ جَزَيْنَاهُم بِمَا كَفَرُوا ۖ وَهَلْ نُجَازِي إِلَّا الْكَفُورَ
Turkish
Bunu onlara nankörlüklerinin cezasi yaptik ve biz hep böyle çok nankör olanlari
cezalandiririz.
|
Ayah 34:18 الأية
وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا قُرًى
ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا فِيهَا السَّيْرَ ۖ سِيرُوا فِيهَا لَيَالِيَ وَأَيَّامًا
آمِنِينَ
Turkish
Biz onlarla o bereket verdigimiz memleketler arasinda, sirt sirta sehirler
meydana getirmistik. Ve onlar da muntazam gidis gelis düzenledik. (Onlara):
Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün (dedik).
|
Ayah 34:19 الأية
فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ
فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ
لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
Turkish
Buna karsi onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasini uzaklastir" dediler ve
nefislerine zulmettiler. Biz de onlari efsanelere çevirdik ve tamamen didik
didik dagittik. Süphesiz ki bunda çok sükredecek her sabirli için elbette
ibretler vardir.
|
Ayah 34:20 الأية
وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا
مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ
Turkish
Yine yemin ederim ki, Iblis onlar hakkindaki zannini hakikaten dogru buldu da
içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan baskasi ona uydular.
|
Ayah 34:21 الأية
وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ
بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ ۗ وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ
حَفِيظٌ
Turkish
Halbuki Iblis'in onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu. Fakat biz ahirete
imani olani belli edecek, ondan süphe içinde bulunandan ayirt edecektik. Öyle ya
Rabb'in her seyi gözetleyendir.
|
Ayah 34:22 الأية
قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ
ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَمَا لَهُمْ فِيهِمَا مِن شِرْكٍ
وَمَا لَهُ مِنْهُم مِّن ظَهِيرٍ
Turkish
De ki: "Allah'i birakip da tanri saydiginiz putlariniza istediginiz kadar
yalvarin. Onlarin ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez. Onlarin,
bunlarda bir ortakligi da yok. Allah'in da onlardan bir yardimcisi yoktur."
|
Ayah 34:23 الأية
وَلَا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ عِندَهُ إِلَّا لِمَنْ أَذِنَ لَهُ ۚ حَتَّىٰ إِذَا
فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ ۖ قَالُوا الْحَقَّ ۖ
وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
Turkish
Allah'in huzurunda sefaat da fayda vermez. Ancak izin verdigi kimseninki
müstesna. Nihayet kalblerinden dehset giderildigi zaman "Rabbiniz ne buyurdu?"
derler. (Sefaat sahipleri de): "Hakki söyledi" derler. O, her seyden yüksek ve
büyüktür.
|
Ayah 34:24 الأية
قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ قُلِ اللَّهُ ۖ وَإِنَّا
أَوْ إِيَّاكُمْ لَعَلَىٰ هُدًى أَوْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Turkish
De ki: "Size göklerden ve yerden rizik veren kimdir?" Yine de ki: "Allah'tir,
herhalde ya biz, ya da siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açik bir sapiklik
içindeyiz."
|
Ayah 34:25 الأية
قُل لَّا تُسْأَلُونَ عَمَّا أَجْرَمْنَا وَلَا نُسْأَلُ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Turkish
De ki: "Siz bizim yaptigimiz günahlardan sorumlu tutulmazsiniz. Biz de sizin
yaptiklarinizdan sorumlu olmayiz."
|
Ayah 34:26 الأية
قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ
الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ
Turkish
De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramizi
ayiracaktir. Asil hüküm veren ve her seyi bilen O'dur."
|
Ayah 34:27 الأية
قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُم بِهِ شُرَكَاءَ ۖ كَلَّا ۚ بَلْ هُوَ اللَّهُ
الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Turkish
De ki: "O'na ortak diye takistirdiklarinizi bana gösterin bakayim! Hayir, öyle
sey yoktur, dogrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tir."
|
Ayah 34:28 الأية
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَٰكِنَّ
أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Turkish
Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarici olarak gönderdik.
Fakat insanlarin çogu bilmezler.
|
Ayah 34:29 الأية
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Turkish
Ve: "Eger gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar.
|
Ayah 34:30 الأية
قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوْمٍ لَّا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا
تَسْتَقْدِمُونَ
Turkish
De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri
kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz."
|
Ayah 34:31 الأية
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن نُّؤْمِنَ بِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَلَا بِالَّذِي
بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمْ
يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ الْقَوْلَ يَقُولُ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا
لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ
Turkish
Kfirler: "Biz ne bu Kur'n'a inaniriz, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat
o zalimler yakalanip Rablerinin huzuruna durdurulduklari zaman, birbirlerine söz
atarken bir görsen! Bir taraftan zayif düsürülenler, o büyüklük taslayanlara:
"Siz olmasaydiniz biz mutlaka mümin olurduk" derler.
|
Ayah 34:32 الأية
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ
عَنِ الْهُدَىٰ بَعْدَ إِذْ جَاءَكُم ۖ بَلْ كُنتُم مُّجْرِمِينَ
Turkish
Diger taraftan büyüklük taslayanlar, zayif düsürülenlere: "Size hidayet
geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayir, siz kendiniz suçluydunuz."
derler.
|
Ayah 34:33 الأية
وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ
وَالنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَن نَّكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ
أَندَادًا ۚ وَأَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ وَجَعَلْنَا
الْأَغْلَالَ فِي أَعْنَاقِ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا
كَانُوا يَعْمَلُونَ
Turkish
O zayif düsürülenler de o büyüklük taslayanlara: "Hayir, (isiniz) gece, gündüz
hilekrlikti. Çünkü siz bize Allah'i inkr etmemizi ve O'na es kosmamizi
emrediyordunuz." derler. Bunlar azabi gördükleri zaman içlerinden pismanlik
getirmektedirler. Biz de o kfirlerin boyunlarina demir halkalar geçirmisizdir.
Onlar sadece yaptiklarinin cezasini çekiyorlardir.
|
Ayah 34:34 الأية
وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا
بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ كَافِرُونَ
Turkish
Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarici gönderdikse,
mutlaka oranin refah ile simartilmis olanlari: "Biz sizin gönderildiginiz
seyleri tanimayiz." dediler.
|
Ayah 34:35 الأية
وَقَالُوا نَحْنُ أَكْثَرُ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Turkish
Ve yine dediler ki: "Biz malca da daha çoguz, evlatça da, bize azab edilmez."
|
Ayah 34:36 الأية
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ وَلَٰكِنَّ
أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Turkish
De ki: "Rabbim rizki diledigine genisletir, diledigine sikar. Fakat insanlarin
çogu bilmezler."
|
Ayah 34:37 الأية
وَمَا أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُم بِالَّتِي تُقَرِّبُكُمْ عِندَنَا زُلْفَىٰ
إِلَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ جَزَاءُ الضِّعْفِ بِمَا
عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ آمِنُونَ
Turkish
Halbuki sizi huzurumuza yaklastiracak olan, mallariniz ve evlatlariniz degildir.
Ancak iman edip de salih amel isleyenlere gelince, iste onlarin amellerine karsi
kendilerine kat kat mükafat vardir. Onlar cennet kösklerinde emniyet
içindedirler.
|
Ayah 34:38 الأية
وَالَّذِينَ يَسْعَوْنَ فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ
مُحْضَرُونَ
Turkish
yetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisanlara gelince, iste onlar Hakk'in
huzuruna azab içinde getirileceklerdir.
|
Ayah 34:39 الأية
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ
لَهُ ۚ وَمَا أَنفَقْتُم مِّن شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ ۖ وَهُوَ خَيْرُ
الرَّازِقِينَ
Turkish
De ki: "Gerçekten Rabbim kullarindan diledigi kimseye rizki hem genisletir, hem
daraltir. Her neyi hayra harcarsaniz O, onun yerine baskasini verir. Hem O,
rizik verenlerin en hayirlisidir."
|
Ayah 34:40 الأية
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ
إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ
Turkish
O gün Allah, onlari hep birlikte mahsere toplayacak, sonra meleklere: "Sunlar
size mi tapiyorlardi?" diyecektir.
|
Ayah 34:41 الأية
قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِم ۖ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ
الْجِنَّ ۖ أَكْثَرُهُم بِهِم مُّؤْمِنُونَ
Turkish
Onlar da: "Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karsi siginacak velimiz sensin.
Hayir, onlar cinlere tapiyorlardi. Çogu onlara inanmislardi." diyecekler.
|
Ayah 34:42 الأية
فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَّفْعًا وَلَا ضَرًّا وَنَقُولُ
لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Turkish
Iste o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz. Ve
biz o zulmedenlere: "Tadin bakalim o yalan deyip durdugunuz atesin azabini!"
deriz.
|
Ayah 34:43 الأية
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا
رَجُلٌ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ وَقَالُوا مَا
هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ مُّفْتَرًى ۚ وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا
جَاءَهُمْ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Turkish
Karsilarinda açik deliller halinde yetlerimiz okundugu zaman o zalimler: "Bu,
baska degil, sirf sizi atalarinizin taptigi tanrilardan men etmek isteyen bir
adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'n), baska bir sey degil, sirf uydurulmus bir
iftira" dediler. O kfirler, hak kendilerine geldigi zaman: "Bu apaçik bir
sihirden baska bir sey degil." dediler.
|
Ayah 34:44 الأية
وَمَا آتَيْنَاهُم مِّن كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَا ۖ وَمَا أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ
قَبْلَكَ مِن نَّذِيرٍ
Turkish
Halbuki biz onlara öyle ders alacaklari kitaplar göndermedik. Kendilerine senden
önce bir uyarici da göndermedik.
|
Ayah 34:45 الأية
وَكَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَا آتَيْنَاهُمْ
فَكَذَّبُوا رُسُلِي ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Turkish
Onlardan öncekiler de yalanlamislardi. Hem bunlar, onlara verdiklerimizin onda
birine eremediler. Peygamberlerimi yalanladilar, ama beni inkr edisin sonu
nasil oldu?
|
Ayah 34:46 الأية
قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُم بِوَاحِدَةٍ ۖ أَن تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ
ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا ۚ مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ
لَّكُم بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدِيدٍ
Turkish
De ki: "Size sadece bir tek nasihat edecegim. Söyle ki: Allah için ikiser, üçer
ve teker teker kalkarsiniz, sonra da iyi düsünürsünüz." Arkadasinizda
(peygamberde) delilikten eser yoktur. O, yalniz siddetli bir azabin önünde, sizi
sakindiracak bir peygamberdir.
|
Ayah 34:47 الأية
قُلْ مَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى
اللَّهِ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Turkish
De ki: "Ben sizden herhangi bir ücret istemem, O sizin içindir. Benim ecrim
ancak Allah'a aittir. O, her seye sahittir."
|
Ayah 34:48 الأية
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Turkish
De ki: "Gerçekten Rabbim, hakki yerli yerine koyar. O, gayblari hakkiyla
bilendir."
|
Ayah 34:49 الأية
قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ
Turkish
De ki: "Hak geldi, batilin önü de kalmaz, sonu da."
|
Ayah 34:50 الأية
قُلْ إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي ۖ وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا
يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي ۚ إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ
Turkish
De ki: "Eger ben yanilirsam, yalniz kendi adima yanilirim. Ve eger hidayeti
bulmussam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakindir,
isitir, isittirir."
|
Ayah 34:51 الأية
وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ
Turkish
Onlari telasa düstükleri zaman görsen: Artik kaçamak yoktur. Yakin yerden
yakalanmislardir.
|
Ayah 34:52 الأية
وَقَالُوا آمَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Turkish
Ve: "O'na iman ettik" demektedirler. Fakat onlar için (hiret gibi) uzak bir
yerden (imana) el sunmak (ulasabilmek) nerede?
|
Ayah 34:53 الأية
وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِن قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Turkish
Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkr etmislerdi. Uzak yerden gayba tas
atiyorlardi.
|
Ayah 34:54 الأية
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِم مِّن
قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُّرِيبٍ
Turkish
Artik kendileriyle arzularinin arasina set çekilmistir. Tipki bundan önce
benzerlerine yapildigi gibi. Çünkü hepsi iskilli bir süphe içinde bulunuyorlardi
|
©
EsinIslam.Com Designed & produced by The Awqaf London. Please pray for us
|